Spiga

Paçanka böreği tarifi

MALZEMELER.7-8 KİŞİLİK:2 Yufka.1.Yumurta.2.Çay bardağı süt.1.Su bardağı sıvı yağ.(Kızartmak için)

İÇİ İÇİN MALZEME:125.Gr.pastırma.1.Orta boy domates 75.Gr.Kaşarpeyniri.3-4 Sivirbiber.

HAZIRLANIŞI:Bir kapta küçük doğranmış sivri biberleri ve pastırmaları,rendelenmiş kaşarpeynirini,tavla zarı iriliğinde doğranmış domatesleri karıştıralım.Ayrı bir kapta yumurtaları ve sütü çırparak karıştıralım.Bir yufkayı serip üzerine fırca yardımıyla sütü,yumurtalı harçı sürelim.Yufkaları,sigara böreği keser gibi 8 eşit üçgen parça elde edecek şekilde keselim.Yufkaların geniş kenarlarına pastırmalı içi paylaştıralım.karşılıklı sivri kenarlarını hafifce içe doğru döndürüp rulo yaparak saralım ve uç kısımlarına su sürüp yapıştıralım.Börekleri kızdırılmış  sıvı yağda kızartarak kağıt mutfak havlusu üzerine çıkaralım.

AFİYET OLSUN:

Pırasalı mısırunu keki (kaşnuka)

MALZEMELER.7-8 KİŞİLİK: 3Yumurta.1 Su bardağı sıvı yağ.1Su bardağı yoğurt,2 Su bardağı un.1Su bardağı mısır unu 1 Paket kabartma tozu1/2 Kg .ince pırasa,tuz,pul biber.

HAZIRLANIŞI:Pırasaları ayıklayıp yıkıyalım ince dilimler halinde doğrayarak bekletelim Yumurtaları, sıvı yağı,yoğurdu birlikde 1 dk.çırpalım.Mısır ununu ,unu,tuzu,pul biberi ve kabartma tozunu ekleyip mikserde düşük ayarı ile veya çırpma teliyle karıştıralım.Pırasaları ekleyip yarım dk.daha çırpalım.Kalıbı margarinle yağlayıp tabanına un serpelim.Hamuru kalıba boşaltıp 170 ısılı fırında pişirelim.Keki kalıbı içinde soğutup servis yapalım.

NOT:Adapazarı ve yöresi (Pırasa ile yada taze soğanla yapılır) Afiyet olsun.

Zenci Kek Tarifi

MALZEMELER.7-8 KİŞİLİK:

4.Yumurta.1/2 Paket margarin.1Çay bardağı sıvı yağ.2,5  Su bardağı un.1 Su bardağı süt.2 Su bardağı şeker.1 Baket kabartma tozu.3 Çorba kaşığı kakao 2 Baket vanilya.

HAZIRLANIŞI:Yumurtaları ve şeker ile birlikte beyazlaşıp köpürene dek çırpalım Eritip soğuttuğumuz margarini,sıvıyağı,sütü,vanilyayı ve kakaoyu ekleyip yarım dk.daha cırpalım.Bu karışımın 1 su bardağını ayıralım Çırpma kabına elenmiş unu ve kabaratma tozunu ekleyelip mikserle düşük ayarı ve çırpma teli ile karıştıralım.Kalıpı margarinle iyice yağlayıp tabanına unu serpiştirelim Hamuru kalıba boşaltıp 170 derece ısılı fırında keki pişirelim.Keki soğutmadan ayırdığımız 1 Bardak kakaolu karışımı üzerine gezdirelim keki kalıbı içinde soğutup servis yapalım.

AFİYET OLSUN:Not Arzuya göre üzerine hindistancevizi veya çikolata parçaçıkları serpip servis yapalım

Savunma sistemi vücudunu yabancı maddelere karşı korur ancak romatizma hastalığı sırasında dokuyu tanıyamaz ve insanın kendi dokularına karşı reaksiyon gösterir. Normalde sağlıklı yaşam için gerekli olan bağışıklık sistemi, dokuları bakteri ve virüslerden koruyacağı yerde kendi eklem yapısını bakteriye benzeterek ekleme saldırır ve bunun sonucunda eklemde ödem(iltihap) ve ağrı oluşmasına neden olur. Genelde romatizmal hastalıklar savunma sistemi bozukluğuyla birlikte görülür, ancak halk arasında kireçlenme olarak bilinen ‘artroz’da eklem kıkırdağının hastalık, darbe veya aşınma sonucu bozulmasıyla meydana gelir. Eklemlerde yük dağılımı bozulduğu zaman ağrı oluşur. Bizim size önereceğimiz RHEUTRO sadece bitkisel kökenli ilaç olarak algılanmamalı içeriğinde bulunan biolojik özelikleri nedeniyle bağışıklık sisteminde ilgili hastalığa ait bozulmuş olan yapıyı onararak kişinin kendisinin hastalığa karşı koyması sağlanmaktadır. Böylece hastalık bir daha geri dönüşümsüz olarak tedavi edilmiş olur. RHEUTRO size önerilen ilaçlarla birliktede güvenle kullanılabilinir, bu süre içinde kısa bir süre kriz (1-2 gün) şeklinde eklem ağrıları oluşabilir geçicidir(hastalığın bağışıklık sistemine tanıtılması ve vücudun hastalığa karşı koyma süreci)lütfen bu sürede RHEUTROya ara vermeyin.ilk 6 haftadan sonra rahatlamaya başlayacasınız, tedavinin devamında amaçlanan hastalığa karşı vücutta tam bir bağışıklık oluşturmaktır

BOYUN VE BEL FITIĞI AMELİYATI NE ZAMAN OLUNMALI

Ameliyat , ciddi tümör, kırık ve iki bacakta aynı anda felç gibi hissizlik ve tuvalet tutamama vb. durumların dışında 6 haftayı bulan ciddi konservatif (ftr ve diğer) tedavilere cevap vermeyen ve klinik bulguları (ağrı,güç ve his kaybı vb.), MR, EMG gibi ileri teşhis cihazlarıyla alınan sonuçları destekleyen vakalarda (ki bu oran modern ülkelerde %0,8 ile -%2 gibidir.) tavsiye edilmektedir. Sırf ağrı için ameliyat önerilmemektedir. Ancak ciddi his ve güç kayıplarının diğer tedavilerle geçirilemediği durumlarda ameliyat düşünülür.

“Nasılsa ilaçla, iğneyle geçmez fiziktedavi çoğunlukla etkisiz, boşa zaman ve para kaybı, geçikmeden ameliyat yoksa felç olacak, boşuna ağrılarla sürünmeyelim, aldırırım kurtulurum düşüncelerinin yanı sıra en büyük tehlike dışarı çıkmış fıtık sinire basıyor öyle masajla, sıcakla, tens le, çekmeyle germeyle (manupülasyonlar) bu içeri girmez şimdi iyi hissedersin ama sonra daha kötü tekrarlar hatta ameliyat bile etki etmez” çok fazla duyulan söylemlerdir.
Bunun tam tersi söylemlerde mevcuttur “ arkadaşım, annem  ameliyat oldu valla daha kötü oldu veya hiçbir şey değişmedi sen olma, yahu beyin cerrahı prof Bel fıtığını en güvendiği sınıf arkadaşı   kendi bel fıtığını ameliyat ettirmiş felç olmuş veya arkadaş 2 sene önce ameliyat oldum tekrarladı şimdi 2. kere ameliyat diyorlar, doktorum ameliyat çok başarılı geçti fıtığı aldık diyorda ben niye aynı şikayetleri yaşıyorum niye bir şey değişmedi ? ” vb.
Yukarda bahsedilen tüm söylemler bir derece doğru bir derece yanlıştır. Sonuçta tüm tedavilerin amacı hastanın tüm dertlerinden kalıcı olarak kurtulup mutlu yaşamına devam etmesini sağlamaktır. Bel boyun ağrıları gibi günümüzde salgın şeklini almış bir hastalık türünde tıpta metod, branş, yaklaşım zenginliği, bazen birbirine zıt söylemler çaresiz, kafası karışmış hasta kitlelerine ve yüzlerce tıp dışı alternatif tedavilerin doğmasına yol açmaktadır.
Ameliyat teknoloji ve yöntemlerinin (mikro cerrahi vb. ) çok geliştiği günümüz tıbbında da artan başarıyla birlikte düşen riskler gözönüne alındığında fazla korkmamakta gerekmektedir.
Fakat bilinmesi gereken ayrı bir husus da ameliyatların sadece bir tedavi yöntemi olduğudur. Günümüz araştırmaları hasta memnuniyeti, kalıcılık açısından ameliyatların başarısının konservatif tedaviler den çok fazla olmadığını göstermektedir.
Sadece bilinen konservatif tedavilerin daha uzun bir zaman diliminde etki etmesi ama riskinin de bir okadar düşük olduğu ve ekonomik olduğudur.
Randomised controlled trial to compare surgical stabilisation of the lumbar spine with an intensive rehabilitation programme for patients with chronic low back pain: the MRC spine stabilisation trial Bu gün ameliyat sonrasında şikayetlerin geçmemesi, bazen artması gibi sorunlar “başarısız bel fıtığı sendromu (fail back surgery sendrom)” olarak ciddi oranlarda karşımıza çıkmaktadır.Başka bir gerçekse 1,5-2 yıllık bir süre içinde şikayetlerin tekrarlaması açısından ameliyat olanla, olmayan vakaların arasında bir fark olmamasıdır. Sonuç olarak ameliyatlar , konservatif tedavilerin cevap alamadığı vakalarda MR, EMG gibi ciddi görüntüleme bulgularının, hastaların klinik bulgularıyla tam uyuştuğu vakalarda teşhis ve tedaviye katılan hekimlerin ortak kararı ile uygulanmalıdır.
7- Ameliyatsız, konservatif tedavilerle fıtık içeri girer mi?
Dünya nüfüsunun nerdeyse %80 nin ömründe bir veya birden fazla yaşadığı bel, boyun ağrılarının, hareket kısıtlamalarının, his ve güç kayıplarının nedenini 1934 den beri birşekilde taşan disklerin sinirler üzerinde yarattığı hasarla açıklayan daha çok nöroşuriji kökenli yaklaşımlar(6) MR gibi görüntüleme teknolojilerinin gelişmesiyle tıbbi teşhislerde dominant bir karakter kazanmıştır.
1990 yıllardan sonra, bu yaklaşım,
1– Hiçbir şikayeti olmayan kişilerinde MR bulgularında ciddi oranlarda fıtık görülmesi (1,2,3,4)
2- MR daki fıtık görüntüsü ile hastanın fiziksel bulgularıyla, şikayetle herzaman örtüşmemesi durumunun sıksık görülmesi (5) yani ambulansla gelen hastanın MR da ciddi bir fıtık, kök sinir basısı görülmediği halde bütün klinik belirtileri hissizlik, güç kaybı, refleks kaybı vb. nörolojik bulguları tam anlamıyla göstermesi öteyandan MR ın faksına ?! , raporuna bakıldığında dev fıtıkları ve sinir basıları görüp herhalde bu hasta felçtir denildiği halde klinik muayenesinde hiçbir şikayeti olmayan normal bir insanla karşılaşıldığı durumların çok oluşu,
3- Ameliyatla, sinire bası yapan disk parçasının başarılı bir şekilde alındığı halde hastanın klinik bulgularında ve hissettiği şikayetler de bir değişme olmaması durumunun yüksek oranda görülmesi, vb. nedenlerle ciddi olarak sorgulanmaktadır.
Sonuç olarak, birçok yeni araştırma MR sonuçlarının ve buralarda görülen disk anormalitelerinin (fıtık, kayma, daralma, kireçlenme vb.) ağrıların sebebi olarak sayılmasının çok zor olacağının hatta hiç ağrısız kişilerin MR görüntüsünün şiddetli ağrılı hastalardan bile kötü olabileceği saptanmıştır. (1,2,3,4,5,7,8,9)
Peki şikayetin nedeni fıtık (disk anormalitesi ) değilse nedir?
yukardaki araştırmaların sonucunda akut-kronik bel ağrılı hastalarla hiçbir şikayeti olmayan normal insanların MR görüntülerinde ağrının nedeni olarak tek fark akut veya kronik bel ağrılarında klinik bulgularında kaslardaki ağrı-spazm ilişkisidir. (11,12) Ağrı- Spazm-Ağrı kısırdöngüsü nedir, ağrılar, hareket kısıtlaması, kan dolaşımının (iskemia, anoxia vb.) bozulması uyuşma, güç kaybı ilişkisi için inceleyiniz.
1934 de fıtık yaklaşımı bulunmadan sonrasında ameliyat teknolojisi gelişmeden önce binlerce yıldır insanların acaba bel ağrısı nedeni ile yüzde kaçı felç oluyordu ? sorusunun cevabını bilemiyoruz çünkü ciddi bir tıbbi araştırma yok elimizde ama bilinen bir gerçek binlerce yıldır uygulanan accupressure gibi masaj, sıcak, soğuk, manupülasyon teknikleri , Türklerin hamamları var ki bugün modern fiziktedavi tedavilerinin ve cihazlarının temelini bu eski konservatif tedaviler den gelmektedir. (şimdi bazen burun kıvırıp alternatif tedavi, hacı hoca işi dediğimiZ.

KONSERVATİF TEDAVİLER NE KADAR ETKİLİ ?

Ağırlığını ülkemizde fiziktedavi ve yeni algoloji (ağrı bilimciler) tedavilerinden oluşmaktadır. Bu alanda Ülkemizde pek bilinmeyen ama özellikle ABD ve AB de (1900 lü yıllardan beri uygulanmakta olan chiropractic, osteopathy, gelişmiş manual terapiler -masaj teknikleri neuromuscular manual therapy vb., trigger point terapileri gibi birçok etkili tamamlayıcı tıp yöntemleri sayılabilir.
En son araştırmaların ışığında hastanın ağrı, hareket kısıtlaması, his ve güç kayıplarının kaldırılmasında yani hastanın memnuniyeti açısından bakıldığında ameliyatlarla, konservatif tedaviler arasında ciddi bir başarı farkı bulunmamaktadır. (13,14,15,18,19,20)
Randomised controlled trial to compare surgical stabilisation of the lumbar spine with an intensive rehabilitation programme for patients with chronic low back pain: the MRC spine stabilisation trial Başarılı geçen konservatif tedavilerin ardından MR la yapılan araştırmalarda sinire baskı yapan disk çıkıntısının artan kan dolaşımı ve hareket kısıtlamasının kalkması ile iyileştiği rezorbe (diskin şişerek, içeri çekilmesi) olarak sinire olan baskısının azaldığı görülmektedir. Bu ameliyatsızda fıtıkların tedavi edebileceğini göstermektedir.1983’te Guinto araştırması ile ortaya çıkan bu sevindirici durumu raporlamış ve bunu son yıllarda MR görüntülerinde fıtığın (herniye materyalin) kaybolması veya küçülmesiyle birçok çalışmada ispatlanmıştır.(16,17,22,23,24 ). Üstelik fıtık ne kadar büyükse geri çekilme oranı okadar artmaktadır.



BOYUN FITIĞI TEDAVİSİ VE SİYATİK

İğne, ilaç, 2-3 gün sıkı dinlenmeye rağmen şikayetleriniz artarak devam ediyor. Uzman hekim size fıtık dediyse

Dünya nüfusunun %80 nin yaşamının bir evresinde bir veya birden fazla karşılaştığı bel, kalça, bacaklarda (boyun fıtıklarında baş,boyun ve kollarda ) şiddetli ağrı, hareket kısıtlamaları, ayaklarda uyuşma gibi his ve güç kayıpları gibi şikayetlerin nedenleri tıbbın yıllardır araştırdığı bir konudur. Amerikalı iki beyin sinir cerrahının 1934 yılında yaptıkları araştırmayla
(Mixter WJ, Barr JS: Rupture of the intervertebral disk with involvement of the spinal canal. New Eng J Med 211:210-215, 1934.)
bel/ boyun fıtıkları yaklaşımını tıbba armağan etmişlerdir.

Fıtık ne demektir ?

Omurgamızı oluşturan kemiklerin (vertebra), öne yana eğilme gibi hareketlerimiz sırasında birbirlerine çarparak zarar görmelerini engelleyen içi jelimsi bir sıvıyla dolu disk biçimli yastıkçıklar, aşırı zorlanma, kaza vb. yukarda sayılan risk faktörleri etkisyle ağır yüklerin altında kalarak yıpranırlar (disk dejenerasyonları). Disklerin dış yüzeylerinde oluşan taşmalar (bulging, protüzyon), bazen daha da ileri giderek disk içindeki jelli sıvının dışarı sızması (disk herni) bacaklara giden sinir (siyatik ) köküne baskı uygulaması (radikulopati ) sonucu şiddetli ağrı, hareket kısıtlaması ve his, güç kayıpları oluşur.
Önemli not: "Disk hernideki kök ağrısının mekanizması açık değildir. Çoğu kez ameliyatlarda bile bu kök basısı bulunamaz. Ağrının tutulan kökün enflamasyonundan kaynaklandığı konusunda fikir birliği vardır.
( Prof.Orhan Özcan "Fiziksel tıp ve rehabilitasyon" adlı eseri syf. 40) yaygın inanış disk içindeki jelimsi sıvının asitik yapısının sinirin dış zarı (dura) üzerine hasar verdiği yönündedir.
Teşhis
Tıbbi hikaye tanıda en önemli ipuçlarını sağlar. Genellikle, az veya çok bel ağrısını takiben bacağa vuran ağrı hikayesi vardır. Genellikle ağır kaldırma gibi bir olay sonrası ilk bulgular hissedilirse de, uzun süren sabahları kalktığında bel ağrısı ve sertliği ardından belirgin bir zorlama olmaksızın ani başlayan vakalar da az değildir.

Fizik (klinik) muayene genellikle tanıyı sağlar. Muayene ile hangi sinir kökünün sıkıştığı, bu sıkışmanın ciddiyeti rahatlıkla saptanabilir. Tedavi yönteminin seçiminde muayene bulguları esastır.
Basit bir radyolojik inceleme ile omurga mekaniğini etkileyen, bel ağrısı ile karakterize doğumsal omurga hastalıkları (% 5-10 a varan oranlarda görülebilir), kireçlenmeler, omurga kaymaları, bazı tümoral oluşumlar veya kırıklar saptanabilir.
MR ve EMG gibi tetkikler, konservatif (ilaç, fiziktedavi vb.) tedaviye yanıt vermeyen, sık nüks eden, muayene bulguları ile cerrahi karar verilen vakalarda ayırıcı tanı ve operasyon stratejisi açısından gerekebilir

BEL VE NOYUN AĞRILARININ NEDENİ

Bel/boyun ağrılarının 100 den fazla nedene dayandığı belirlenmiştir. Tümor, enfeksiyon veya metobolik hastalıklar haricinde bel ağrılarının çoğunluğunu mekanik kaynaklı bel/boyun ağrıları olarak tanımlanabilir. Mekanik kaynaklı bel/boyun ağrılarının oluşum nedenlerinin, risk faktörleri başlıcaları :

Kazalar (travmalar)
2. Ağır fiziksel aktiviteler
3. Sık sık ve yanlış biçimde ağır kaldırma
4. Yanlış duruş biçimleri (postural stres)
5. Yaş, beslenme bozuklukları ve kilo
96. Sigara, alkol
7. Çok doğum yapmak
8. Psikolojik stresler, depresyonlar
9. Enfeksiyonlar
10. Direk soğukla uzun süre temas (klima) vb.
Bel / boyun ağrıları neden olan hastalıklar oluşum nedenlerine göre sınıflandırıldığında ;
a) Doğumsal anormaliteler: omurgada doğuştan gelen yapısal bozukluklar (faset tropizmi, sakralizasyon, lumbalizasyon, spina bifida vb.)
b) Travmatik nedenler: Vertebra kırıkları, omurlarda kaymalar (halk arasında bel kaymaları diye bilinen) spondilolizis- spondilolistezis ve bel fıtığı diye bilinen disk herniler.
c) Dejeneratif nedenler: Omurlarda şekil bozuklukları (spinal stenoz ), disklerde ve sinirlerin geçtiği kanalda görülen daralmalar.
d) Metabolik ve endokrin nedenler: Kemik erimeleri (osteoporoz) gibi hastalıklar (paget ve osteomalasi vb.)
e) Tümoral oluşumlar : Kanser veya tümorlerin sebeb olduğu ağrılar
f) Kaslar, tendonlar gibi yumuşak dokulara ilişkin nedenler: Kas spazmları myofasyal ağrılar, fibromyalji vb
g) Psikolojik nedenler:
h) Yansıyan ağrılar: Böbrek taşları , duodenal ülser gibi hastalıklar sonucu
Ağrı-Spazm-Ağrı kısırdöngüleri ve etkileri hem yukarda sayılan hastalıkların nasıl oluştukları hem de G Therapy nin hastalıklara yaklaşımını anlamak için inceleyiniz.

2– Ağrılar için ne yapmalı, hangi doktora gitmeli?

Bel ve boyun ağrıları şuanda dünya nüfüsunun %80 nin ömründe bir veya birden fazla yaşadığı, gripten sonra ençok doktora gitme nedeni olan bir salgın halindedir.
Ağrı çok şiddetli bir kramp gibi olup sizi ikibüklüm yürüyemez duruma getirse bile öncelikle panik yapmayın. Her bel boyun ağrısı ciddi bir hastalık, fıtık değildir. Ağrı kesici ile birlikte, hemen bölgeye buz koyarak en rahat edeceğiniz pozisyonda yatakta dinlenin bilmeniz gereken ağrıların %50 ilk 5-10 gün içinde kendiliğinden geçer. Bu durumda eğer şikayetiniz gittikçe artıyorsa veya dayanamıyacak durumda iseniz herhangi bir hekime başvurunuz.
Eğer ciddi bir kaza, darbe, travma geçirmediyseniz veya zorlanma sonucu acı şeklinde şiddetli ağrı ile gelen çok kısa sürede her iki bacakta uyuşma ve güç kaybına eşlik eden tuvalet tutamama gibi bir durumla karşı karşıya iseniz hemen en yakın hekime başvurunuz.
Bel ve boyun ağrılarına ilk akut dönemde tüm hekimler bakar. İlk akut dönemlerde bütün hekimler ağrılarınızı kesmeye yönelik standart işlemleri uygulayacaktır.
Yatak istirahatinin süresi önemlidir. Süre 3-5 günü fazla geçmemelidir. Araştırmalar uzun süreli yatak istirahatini kaslarınızın zayıflamaması için önermemektedir. Fakat bu dönemde uzun süre ayakta kalmaktadan ve yürümekten kaçınınız çünkü ağrılarınızı artırdığı gibi şikayetler bacaklarınıza da yansıyacaktır.
Eğer hekiminizin tüm tavsiyelerine uyduğunuz halde şikayetleriniz artarak devam ediliyorsa hekiminiz sizi uzmana yönlendirecetir. Bu aşamada ilk etap fiziktedavi algoloji, travmaloji vb. branşlar olacaktır. Ülkemizde yaygın olarak her bel ağrısının fıtıktan geldiği, her fıtığın da ameliyat olacağı gibi bir inanışla hastalar nöroşüriji ( beyin sinir cerahlarına) başvurmaktadır. Ameliyat dolayısıyla nöroşüriji branşı genelde en son aşamada konservatif tedavilerin başarı derecesine göre sizinle ilgilenen tüm hekimlerin ortak kararına göre yönlendirileceğiniz bir branştır. “ Nasılsa bu ağrı ameliyatsız geçmez, ameliyat olacaksan bari zaman kaybetme boşa acı çekme, gecikme felç kalırsın ...” düşüncesi modern tıpta pek yer bulmamaktadır.

3– Ne zaman Röntgen, Mr Çekilir ?

Tabiki bu tamamen size teşhis koyacak hekimin kararıdır. Doğru teşhis, tedavinin başarısı demektir.
Bilinmesi gereken husus her beli, boynu ağrıyan kişinin röntgen veya daha ileri bir tetkik olan MR (manyetik rezonans görüntülemesi ) ının çekilmesinin gerekli olmadığıdır.
Ülkemizde bir yanlış alışkanlıkta hastanın hekime danışmadan, çevreden hep duyduğu üzere nasılsa istenir diye MR çektirip hekime getirmesidir.
Bel ve boyun ağrılarında klinik—fizik muayene ilk ve en önemli adımdır. Çünkü fizik testlerle (genel hastalık hikayesi, ağrı şiddeleri ve yeri güç kaybı, haraket kısıtlaması, refleks testleri, lasek testi, dermatom incelemesi vb. bir çok metodla) doğru teşhis rahatça konabilir. Fıtığın yeri belirlenebilir.
Ülkemizde enterasan bir yaklaşımda sadece MR filmini veya raporunu yollayarak veya telefonda teşhis konmasının istenmesidir. Gerçekte hastayı görmeden, klinik testlerden geçirmeden hekimin sadece MR a bakarak teşhis koyması ciddi olarak yanıltıcı olabilir.
Çünkü, yeni araştırmalar ışığında bilinmelidir ki ,
1- Hiçbir şikayeti olmayan –asemptomatik- kişilerin MR ında bile ciddi oranda (bazı araştırmalar bu oranı %50 nin üzerinde bulmaktadır)fıtıklar görülebilir. Hatta doktora bile gitmeyecek bu kişilerin MR ına bakılarak ameliyat bile önerilebilinir. (1,2,3,4)
2– Fıtık görülse bile, bunun nezaman olduğu, ağrılarınızın gerçekten bu fıtıktan mı kaynaklandığı şiddeti konusunda MR bulgusu herzaman tam açıklayıcı değildir. (örneğin MR sinire sağ kökten şiddetli bir bası olduğunu gösterirken hastada hiç sağ bacak ağrısı, uyuşma görülmeyebildiği gibi hatta sol bacağından şikayetçi bile olabilir.) veya tüm klinik bulguları fıtık derken MR da hiçbir bası veya fıtık görülmeye bilinir.)(5)
3– Konservatif tedavilerin çoğunda MR bulgusuna göre değil hastanın şikayetine göre tedavi yönlendirilir. Günümüz tıp yaklaşımı “MR daki görüntüyü değil hastayı tedavi et “ şeklinde yönlenmektedir ve normalde 6 hafta süren konservatif- ameliyatdışı tedaviler (fiziktedavi vb.) hastada %50 başarı gösteremiyor ve hastanın şikayetleri artıyorsa MR çekilir. Ciddi bir fıtık varsa ameliyata yönlenmektir.

Özetle röntgenin, MR ın ne zaman çekileceği uzman hekimin kontrolündedir. Hastayı maddi, manevi en az hasarla (örneğin bel bölgesinden röntgen normal göğüs röntgenine göre cinsel organlara -genital bölgeye- kat ve kat daha hasar verir. Ayrıca ülkemizde MR merkezlerinin sayısına ve ücretlerine bakıldığında vesikalık kadar ucuzlasa da, yurtdışında çok pahalıdır.) teşhis ve tedavi etmek sorumluluğundadır.